Yapılan organ nakillerinin sadece 143’ünün vefaten bağış olduğunu söyleyen Nefroloji Uzmanı Doç. Dr. Ali Bakan, “canlıdan organ bağışında oldukça iyi durumda olmamıza rağmen vefaten bağışlarda istenilen düzeyde değiliz” dedi.
Organ nakli konusunda son yıllarda gerçekleştirilen tanıtım ve farkındalık çalışmalarına rağmen bağış sayısı organ bekleyen insanların sayısına göre halen çok düşük seviyelerde. Türkiye’de vefat eden kişilerden organ bağışı sayısının yetersizliği nedeniyle canlı vericiden nakillerle açığın kapatılmaya çalışıldığını söyleyen Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Nefroloji uzmanı Doç. Dr. Ali Bakan, “Organ naklinin gelişmiş olduğu ülkeler ile aramızda bir kıyaslama yapmak gerekirse arada ortalama 10-15 kat fark bulunmakta. Katolik bir toplum olmasına rağmen İspanya’da oranlar 1 milyon kişi başına 35-40 arasıdır. Yine diğer Avrupa ülkelerinde ve Amerika da oranlar 1 milyonda 25’in üstünde seyrediyor. Ülkemizde 30 bine yakın hasta organ nakli bekliyor ve her yıl bu rakama 4000-5000 yeni hasta ilave oluyor. Ancak her yıl 4 bin ile 5 bin kişiye nakil yapılabiliyor. Organ bağışının önündeki ön önemli engel ise organ bağışına dair asılsız bilgilerin, ön yargıların ve yanlış dini inançlar” diye konuştu.
“İNSANLAR ‘ORGAN BAĞIŞI YAPARSAM GÜNAH İŞLER MİYİM’ DİYE DÜŞÜNÜYOR”
Avrupa İlaç Kalite ve Sağlık Hizmetleri Direktörlüğü (EDQM) ile Küresel Organ Bağışı ve Nakli Gözlemevi (GODT)’nin birlikte hazırladığı 2017 tarihli rapora göre tüm dünyada toplamda 128 bin 234 organ nakli gerçekleşti. Dünyada vefaten organ nakli oranlarının toplam organ nakillerinin yüzde 80’i oluşturduğunu ancak Türkiye’de tam tersine canlı vericiden organ naklinin yüzde 80’lerin üstünde olduğunu ifade eden Doç. Dr. Ali Bakan, “Ülkemizde vefaten naklin az olmasının en önemli nedeni bilgi eksikliğidir. Vefat eden bir yakınının organlarını bağışlamayı düşünen bir aile kişinin bedensel bütünlüğünün tamamen bozulacağı endişesini taşıyor. İnsanlarda ‘organ bağışı yaparsam günah işler miyim?’ düşüncesi var. Dini bilgi yetersizliği veya önyargılardan kaynaklı çekinceler de az değil. Bazen ‘organ bağışında bulunmak ister misiniz?’ diye sorduğumuz ailelerin konuyu önce bir din adamına danışmak istediklerini görüyoruz. Ülkemizde organ bağışının artması için diyanet işleri başkanlığının bu konu üzerinde ısrarla durması gerekmektedir. İllerde ve ilçelerdeki din görevlileri ve müftülerin olumlu destekleri ile artış hızı daha da artacaktır” diye konuştu.
Yoğun bakım ortamında nakil için elverişli, beyin ölümü tespit edilen donör sayısı ortalama yılda bin 250 kişidir. Bunun da yalnızca yüzde 40’ının organlarını bağışladığını belirten Doç. Dr. Ali Bakan, vefaten organ bağışı yapanların nüfusumuza oranının 1 milyon kişide 7 kişiye denk geldiğini de sözlerine ekledi.
BELÇİKA MODELİ ÇÖZÜM OLABİLİR
Dünyada organ bağışı ile ilgili dört yöntemin olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Ali Bakan, bu yöntemlerin bağışı yapacak kişinin kendi rızası ile organ bağışı yapmaya hazır olmadığı durumlarda devreye girdiklerini de aktardı. “Bu düzenlemeler her ülkede farklılık gösteriyor. Ülkemizde 18 yaşını doldurmuş, akli dengesi yerinde olan herkes kendi rızasıyla organ bağışında bulunabilir. Ancak dünya geneli hızla, 18 yaşından büyük her birey, sağlıklıyken organ bağışçısı olduklarına itiraz etmemişlerse, ‘organ bağışçısı olarak kabul edilir’ anlayışı olan, ‘Organ Bağışı Sisteminde Belçika Modeli’ uygulamasına yöneliyor” diye konuşan Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Nefroloji Uzmanı Doç. Dr. Bakan, ülkemizde vefaten bağışların artması için bağış yöntemlerinde yasal değişikliğe giderek Belçika modeline geçmemizin çözüm olabileceğini vurguladı.
YAŞARKEN ORGANLARINIZI BAĞIŞLAYIN
Bir kişinin tüm organlarını bağışladığında sekiz kişiye hayat verebileceğini aktaran Doç. Dr. Bakan, 2 bini çocuk olmak üzere 30 bine yakın insanın nakil beklediğine dikkat çekerek, “Tüm yurttaşlar fedakârlıkta bulunmalı, elini taşın altına koymalı. Lütfen yaşarken organınızı bağışlayın” dedi.
dha