Bayraktar, “Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde meydana gelen patlamada 4 askerimizin şehit düştüğünü, 4 askerimizin ise yaralandığını üzüntüyle öğrendik. Şehitlerimize Allahtan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar, yakınlarına ve tüm milletimize başsağlığı diliyorum. Bugün, son bir ayda fiyatlarda meydana gelen değişimleri ve tarımdaki gelişmeleri sizlerle paylaşacağız” dedi.
 
 
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, basın mensuplarıyla bir araya geldiği toplantıda şu ifadeleri kullandı: “Bu açıklamalarımızın amacı, fiyat artışlarının üreticilerimizden mi, yoksa aracı veya perakendecilerden mi kaynaklandığı konusunda doğru bilgiler sunmaktır. Hedefimiz tüketicinin ödediği fiyattan üreticilerimizin ne derece yararlanabildiğini ortaya koymak, suni fiyat artışlarını önlemektir.
 
Üreticilerimizin içinde bulunduğu durumu siz değerli basın mensuplarımız aracılığıyla bir kez daha dile getirme amacıyla hareket ediyoruz.
 
Bugün, üretici-market fiyatlarını konuşurken, gıdayı da ele alacağız. Bildiğiniz gibi 16 Ekim’i Dünya Gıda Günü olarak kutluyoruz.
 
Gıda önemli. Enerji ile birlikte en stratejik sektör. Ciddi ciddi geleceği düşünmek zorundayız. Yaşanan iklim değişikliği, hızlı nüfus artışı ve beslenme alışkanlıklarının değişmesi bizi buna mecbur bırakıyor. Şu artık görünür bir gerçektir. Gıdaya erişim gittikçe zorlaşacak. Dünya nüfusu önümüzdeki 33 yılda 2 milyar daha artarak 2050’de 9,6 milyara çıkacak. Bu nüfusu beslemek için gıda üretiminin yüzde 60-70 artması gerekiyor. Dile kolay, uzmanlara göre son 8 bin yılda tüketilen kadar gıda önümüzdeki 40 yılda tüketilecek. Müthiş bir gıda talebi baskısıyla karşı karşıyayız. Fakat, tarımsal üretimi aynı hızla artıramıyoruz.
 
Dünyamızda son 40 yılda tarıma elverişli arazilerin yüzde 30’u verimsizleşti. Küresel düzeyde her yıl İtalya kadar tarım alanı kaybediyoruz. Dünyada ciddi hasar görmüş tarım arazilerinin oranı dörtte bire ulaşıyor. İşin acı tarafı, dünyada hem kıtlığı hem bolluğu bir arada yaşamamız ve her yıl 1,3 milyar ton gıdayı çöpe atmamızdır. Türkiye nüfusunun 10 katı kadar insanın açlık çektiği dünyamızda, 9 katı insan da obeziteden muzdarip durumdadır. Bu insanlığın en büyük sorunudur.
 
Bu ortamda, Türkiye’nin tarımsal potansiyeli dikkat çekiyor. Ülkemizde, tarımımızın yapısal sorunları çözülür ve çiftçimizin önü açılırsa, sadece ülkemizi doyurmaya devam etmekle kalmayız, rahatlıkla içinde bulunduğumuz bölgenin gıda açığını da kapatırız. Parçalanmış arazi yapısı, sulama altyapısının bitirilememiş, ekonomik örgütlenmenin tam anlamıyla sağlanamamış olması belli başlı yapısal sorunlarımız. Bunlar çözüm bekliyor.
 
Bir diğer önemli sorunumuz ise kırsaldaki nüfus kaybıdır. Ülkemiz, son 10 yılda, 218 ülke içinde, toplam kırsal nüfus kaybında 1,5 milyonla dünyada 9’ncu, kırsal nüfus oranı azalmasında ise 27’nci sırada bulunuyor. Bu önemli bir sorun. Kırsalda nüfus tutamıyoruz. Kırsal boşalıyor. Sadece tarımın geleceği açısından değil, ülke nüfus dengesi açısından da bu çözülmesi gereken bir sorundur.
 
Tarımdan kopacak nüfusun kırsalda tutulması, kırsalın kaderine terk edilmemesi gerekir. Tüm nüfusun üç-beş büyük şehre, batı ve güney illerimize toplanması son derece yanlıştır. Bugün Ankara ve Kars arasındaki kırsal nüfusta büyük bir azalma vardır. Bunun tersine çevrilmesi, bu bölgede büyük merkezler oluşturulması gerekir.
 
Hem dünyada yaşanan gıda açığını kapatmak hem ülke içinde yetersiz kaldığımız bazı alanlarda üretimi artırmak zorundayız. Et, yağlı tohumlar, mısır, çeltik, pamuk gibi bazı ürünlerde üretimimiz ihtiyacın altında kalıyor. Tarımda bir üretim patlaması yapmamız, açık verdiğimiz ürünlerde daha fazla üretmenin yollarını bulmamız gerekiyor.
 
Sadece ülkemizde değil, dünyada da tüketim eğilimleri değişiyor. Ülkemizde de tüketimimiz esasen tahıla, sebzeye, meyveye dayanıyor. Ekmek, sebze ve meyveyle doyuyoruz… Türkiye’de yıllık kişi başına Avrupa ülkelerinin 3 katına yakın 140 kilogram ekmek tüketiyoruz. Çoğu Avrupa ülkesinde bu rakam, 50 kilogram civarında kalıyor. Kişi başına yılda 118,6 kilogram domates, 52,3 kilogram patates, 43,3 kilogram karpuz tüketiyoruz. Sebze tüketimimiz Avrupa’nın iki katı. Meyve tüketiminde de Avrupa’nın önündeyiz.
 
Fakat, 36,2 kilogram olan kişi başına yıllık toplam et tüketimimiz yetersiz. Et tüketimi Bangladeş, Hindistan gibi ülkelerde yıllık kişi başına 4 kilogramlara kadar düşerken, Avustralya, Kuveyt, ABD gibi ülkelerde 110-120 kilogramı buluyor. İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya gibi Avrupa ülkelerinde 80-90 kilogramlar civarında seyrediyor.
 
Su ürünleri tüketimi dünyada kişi başına yıllık 16-17, Avrupa Birliği’nde 23, Güney Kore’de 60, Japonya’da 70, İzlanda’da 90, Maldivler’de 139 kilograma ulaşıyor. Dört denize kıyısı olan iki yarımadadan oluşan ülkemizde bu rakam kişi başına yıllık 7,7 kilogramda kalıyor.
 
Halkımızın yeterli hayvansal proteine ulaşması için et tüketiminin artması çok önemli. 2010-2016 döneminde kırmızı et üretimimiz 781 bin tondan 1 milyon 173 bin tona, kanatlı eti üretimiz 1 milyon 476 bin tondan 1 milyon 926 bin tona yükseldi.
 
Çiftçimiz, her türlü olumsuzluğa rağmen et üretimini artırıyor. Hayvancılık desteklerinin artarak devam etmesi çok önemlidir. Türkiye gibi hayvancılık memleketi olan bir ülkenin ithalata mecbur kalması kabul edilebilir bir şey değildir. 2010 yılından bu yana kasaplık, besilik ve damızlık canlı hayvana ve et ithalatına 5 milyar dolara yakın bir döviz harcanmasını ve bunun devam ediyor olmasını doğru bulmuyoruz. En kısa zamanda ithalata son verecek politikaların oluşturulması ve uygulanması gerekmektedir.
 
Tabii, etteki sorunun temelinde süt fiyatlarındaki istikrarsızlık yatmaktadır. Yaptığımız çalışmaya göre, 2014 yılının Temmuz ve Ağustos aylarında üreticinin eline geçen ortalama çiğ süt fiyatları, perakende süt fiyatlarının yüzde 37,6’sını oluşturuyordu. Üreticinin eline geçen çiğ süt litre fiyatı 1 lira 15 kuruşken, perakende süt fiyatı 3 lira 6 kuruştu. Aradan geçen bu kadar zamanda üreticinin eline geçen çiğ süt litre fiyatı, 1 lira 14 kuruşa inerken, perakende süt fiyatı 4 lira 14 kuruşa çıktı. 3 yılı aşan bir sürede, üreticinin eline geçen çiğ süt fiyatı yüzde 0,87 azalırken, perakende fiyatlarda yüzde 35,29’luk bir artış yaşandı.Üreticinin eline geçen ortalama çiğ süt fiyatlarının, perakende süt fiyatlarına oranı yüzde 37,6’dan yüzde 27,5’e indi. Çiğ süt ile perakende süt fiyatları arasındaki makas 4 katına yaklaşmıştı. 2014 yılı Temmuz ve Ağustos aylarındaki oran bugün olsa çiğ süt fiyatları, 1 lira 14 kuruş değil, 1 lira 56 kuruş olacaktı. Üreticinin litre başına zararı 42 kuruştur. Bu böyle gitmez. Bundan ne üretici ne de tüketici kazançlı çıkmıştır.
 
Söylenenin aksine çiftçimiz, enflasyonun hemen her zaman mağduru oldu. Süt fiyatları da bunu gösteriyor. Dün tüketici ve yurt içi üretici fiyat endeksleri açıklandı. Tarım ürünleri üretici fiyat endeksi ise 16 Ekim’de duyurulacak. En son açıklanan Eylül ayı tüketici fiyat endeksinde, sadece gıda ve alkolsüz içeceklerde yüzde 0,23’lük bir düşüş oldu. Gıdada yıllık artış ise yüzde 12,5. Tüketici fiyat endeksindeki yüzde 11,2’lik artışın 2,72 puanı gıda ve alkolsüz içeceklerden kaynaklanıyor ama gıda dışında yüzde 8,48’lik fiyat artışını da unutmamak gerekiyor. Şimdi gıdadaki yüzde 12,5’lik artış göz önüne çıkarılıyor ama ulaştırmadaki yüzde 16,1’lik artış görülmüyor. Dün yurt içi üretici fiyat endeksi de açıklandı. Buradaki yıllık fiyat artışı yüzde 16,28. Ara mallarında artış yüzde 22,96’ya ulaşıyor. Kimsenin bunlara baktığı yok. Enflasyonla tüm sektörlerde mücadele yapılırsa başarıya ulaşılır. Sadece gıda üzerine gidilerek enflasyonla mücadelede başarı sağlanamaz.
 
Eylül ayında, markette 33 ürünün 16’sında fiyat artışı, 13’ünde fiyat azalışı, üreticilerde ise 29 ürünün 14’ünde fiyat artışı, 9’unda ise fiyat azalışı meydana geldi. Markette 4 üründe, üreticide 6 üründe fiyatlar değişmedi.
 
Yaptığımız tespitlere göre, Eylül ayında fiyatı en fazla artan ürün, marketlerde sivri biber, üreticilerde ise elma olurken, fiyatı en fazla düşen ürün, marketlerde limon ve üreticilerde yeşil soğan oldu.
 
Eylül ayında market fiyatlarında yumurta, maydanoz, elma, mısırözü yağı fiyatında değişim görülmezken, fiyat düşüşü yüzde 16,14 ile en fazla limonda meydana gelmiştir. Limondaki fiyat düşüşünü, yüzde 12,47 ile yeşil soğan, yüzde 11,14 ile kuru fasulye, yüzde 10,19 ile tavuk eti, yüzde 7,92 ile marul, yüzde 7,68 ile iç fındık, yüzde 7,18 ile kuru soğan, yüzde 5,30 ile kırmızı mercimek, yüzde 3,59 ile dana eti, yüzde 3,26 ile havuç, yüzde 2,43 ile kuru üzüm, yüzde 0,66 ile patlıcan, yüzde 0,62 ile zeytinyağı izledi.
 
Markette en fazla fiyat artışı ise yüzde 47,61 ile sivri biberde görüldü. Sivri biberdeki fiyat artışını, yüzde 14,71 ile salatalık, yüzde 11,60 ile kuru incir, yüzde 11 ile kabak, yüzde 8,58 ile domates, yüzde 7,97 ile kuru kayısı, yüzde 4,83 ile Antep fıstığı, yüzde 4,42 ile toz şeker, yüzde 4,12 ile nohut, yüzde 4,10 ile ayçiçek yağı, yüzde 3,16 ile süt, yüzde 2,98 ile kuzu eti, yüzde 2,23 ile patates, yüzde 1,24 ile pirinç, yüzde 1 ile yeşil fasulye, yüzde 0,49 ile yeşil mercimek takip etti.
 
Eylül ayında üretici fiyatlarında, yumurta, havuç, maydanoz, Antep fıstığı, süt ve zeytinyağı fiyatında değişim olmazken, yeşil soğan yüzde 28,85 azalmayla fiyatı en fazla düşen ürün oldu. Yeşil soğandaki fiyat düşüşünü yüzde 26,50 ile limon, yüzde 26,09 ile kuru soğan, yüzde 23,53 ile kuru fasulye, yüzde 6,51 ile kırmızı mercimek, yüzde 5,69 ile marul, yüzde 5,53 ile domates, yüzde 3,75 ile kuzu eti, yüzde 1,72 ile dana eti izledi.
 
Üreticide en fazla fiyat artışı yüzde 59,70 ile elmada görüldü. Elmadaki fiyat artışını yüzde 33,33 ile pirinç, kuru kayısı ve kuru incir, yüzde 24,05 ile kabak, yüzde 21,92 ile sivri biber, yüzde 15,18 ile nohut, yüzde 14,95 ile salatalık, yüzde 12,71 ile iç fındık, yüzde 6,67 ile kuru üzüm, yüzde 5,69 ile yeşil fasulye, yüzde 2,86 ile patates, yüzde 2,56 ile patlıcan, yüzde 1,25 ile yeşil mercimek takip etti.
 
Eylül ayında üretici ve market arasındaki fiyat farkı en fazla kuru kayısıda yüzde 303,54’ü bulurken, kuru kayısıdan sonra domateste yüzde 290,94, sivri biberde yüzde 277,30, sütte yüzde 263,16, elmada yüzde 251,40 oldu. Kuru kayısı 4 kat, domates 3,9 kat, sivri biber 3,8 kat, süt 3,6 kat, elma 3,5 kat fazlaya tüketiciye ulaştı. Bugün üreticide 8 lira olan kuru kayısı markette 32 lira 28 kuruşa, 66 kuruş olan domates 2 lira 56 kuruşa, 1 lira 16 kuruş olan sivri biber 4 lira 38 kuruşa, 1 lira 14 kuruş olan süt 4 lira 14 kuruşa, 1 lira 7 kuruş olan elma 3 lira 76 kuruşa satılıyor.
 
Görüldüğü gibi üretici ile market fiyatları arasındaki tutarsızlık sürüyor. Bazı ürünlerde üretici fiyatı artmazken veya azalırken market fiyatları artmaya devam ediyor. Üreticide çiğ süt fiyatı yerinde sayarken, markette süt fiyatına 13 kuruş zam gelmesi kabul edilemez. Yine Eylül ayında kuzu eti fiyatı, yüzde 3,75 azalmayla 34 lira 93 kuruştan 33 lira 62 kuruşa inerken, markette yüzde 2,98 artışla 52 lira 10 kuruştan 53 lira 65 kuruşa çıkmasının bir açıklaması olamaz.
 
Sonuçta sütte üretici market fiyat farkı, Eylül ayında 11,11 puanlık artışla yüzde 252,05’den yüzde 263,16’ya, kuzu etinde 10,44 puanlık artışla yüzde 49,14’den yüzde 59,58’e çıkmış ve fiyat farkı yüzde 60’a dayanmıştır.
 
Üretici fiyatlarında en fazla fiyat artışı elmada görüldü. Elmanın yanı sıra pirinç, kuru kayısı, kuru incir, sivri biber, nohut ve salatalıkta fiyat artışları yaşandı. Elmada geçen yıl fiyatlar oldukça düşük seyretmişti. Eylül ayı itibarıyla yeni ürün piyasa girdi. Fiyatlardaki artışın yüksek görülmesinde artan üretim maliyetlerinin fiyata yansımasının yanı sıra geçen üretim sezonuna ait fiyatla yeni ürünün kıyaslanmasından kaynaklanmaktadır.
 
Benzer durum, yeni sezon fiyatlarının olduğu pirinç, kuru kayısı için de geçerlidir. Kuru incirde ise kalitedeki artışın yanı sıra piyasaya arz edilen ürün miktarındaki azalma fiyata yansıdı. Nohutta görülen artışta piyasaya ürün arzındaki yavaşlama etkili oldu. Arzın tarla ve yayladaki seralardan karşılandığı sivri biber ve salatalık gibi ürünlerde fiyat artışları görüldü.
 
Eylül ayında, yeşil soğan, limon, kuru fasulye, kuru soğanda fiyat düşüşleri yaşandı. Yeşil soğanda hasat edilen ürün miktarındaki artış fiyat düşüşünde etkili oldu. Limon ve kuru fasulyede yeni ürünün piyasaya girmesiyle birlikte fiyatlarda düşüş yaşandı. Kuru soğanda ise hasat edilen ürün miktarındaki artış ile komşu ülkelerde yaşanan gelişmeler fiyat düşüşünde etkili oldu.”
 
 
 


Kaynak: Haber Merkezi