Bu da varislerde yanma, kaşıntı, bacakta huzursuzluk hissi gibi yakınmaların artmasıyla sonuçlanır” dedi.
 
İSÜ Medical Park Gaziosmanpaşa Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Op. Dr. İhsan Alur, yaz aylarında artan varis şikâyetlerine dikkat çekerek uyarılarda bulundu.
 
Varisin ne olduğu ve neden oluştuğuna değinen Op. Dr. Alur, “Toplardamarların içinde kanın kalbe doğru tek yönde hareketini sağlayan ve kanın ayaklara doğru geri kaçışını önleyen kapakçıklar bulunur. Çeşitli nedenlerle hasar gören bu kapakçıklar, artık işlevini yerine getiremediğinden kanın bacaklarda toplanmasına neden olur ve varis ortaya çıkar. Varis, bacak toplardamarlarının kırmızı, mavi veya mor renge dönüşerek genişlemesi, uzaması ve kıvrımlı hale gelmesidir” diye konuştu.
 
İLERİ EVRELERDE BACAĞIN İÇ TARAFINDA YARALAR GÖRÜLÜR
 
Varisin farklı evrelerinin olduğunu ifade eden Op. Dr. İhsan Alur, “Kılcal varis, 1-3 mm çapında ince damar genişlemeleridir; bu varisler en erken evrede olsalar bile tanım olarak varis kabul edilirler. Bir sonraki evre, 4 mm çapının üzerindeki damar genişlemeleridir ve gerçek varislerin görüldüğü 2. evre olarak adlandırılır. Hastalığın ileri evrelerinde bacakta şişlik, ciltte kahverengi-siyah değişiklikler ve genellikle ayak bileğinin iç tarafında yaralar görülür” şeklinde konuştu.
 
MUTLAKA TEDAVİ EDİLMELİ
 
Varis tedavi edilmezse hastalığın Kronik Venöz Yetmezlik (KVY) adı verilen daha ciddi bir hastalığa ilerleyebileceğini söyleyen Op. Dr. Alur, bu durumun zaman geçtikçe kötüleşen ağrı, şişlik, huzursuzluk ve bacak yorgunluğu, deri hasarı ve daha ciddi vakalarda ise yara gibi belirtilerle sonuçlanabileceğini belirtti.
 
KUAFÖR, BERBER, ÖĞRETMEN, HEMŞİRE VE POLİSLERDE DAHA FAZLA
 
Varisi olduğu halde tedavi edilmeyen kişilerin belirtileri ve bulguları zaman içerisinde ilerledikçe, KVY hastalığı için daha büyük risk altına girdiklerini vurgulayan Op. Dr. İhsan Alur, “KVY herhangi bir yaşta ortaya çıkabilir, ancak ileri yaş için bir risk faktörüdür. Kadınlarda erkeklerden daha sık görülmektedir. Hamile kadınlarda, erken dönemde değişen hormonal denge nedeni ile varis görülme eğilimi fazladır. Doğum sonrası birkaç ay içinde bu varisler sıklıkla düzelebilmektedir. Öğretmen, hemşire, polis ve garson gibi uzun süre ayakta durmayı gerektiren işi olan kişilerde daha yaygın olma eğilimindedir. Uzun süre oturarak çalışmak daha az olsa da risk taşımaktadır. Variste ailesel bir yatkınlık söz konusudur ve hastaların önemli bir kısmında aile bireylerinde de varis vardır” ifadelerini kullandı.
 
AĞRI VE ŞİŞME OLABİLİR
 
Varisin ne tür şikâyetlere yol açabileceğinden de bahseden Op. Dr. İhsan Alur, şu bilgileri paylaştı:
 
“Kılcal varisler genelde görüntü bozukluğu dışında bir yakınmaya yol açmazlar. Özellikle çapı 3-4 mm üzerinde olan varislerde, görüntü bozukluğuna ek belirgin yakınmalar başlar. Uzun süre ayakta kalma sonrası bacakta ağrı, şişme, hassasiyet ve ağırlık hissi oluşabilir. Hastalar bacakta sürekli bir sızlama olduğunu ve dinlenseler de geçmediğini ifade ederler. Bu yakınmalar günün sonuna doğru çok daha belirgin hale gelir. Geç dönem varis hastalarında özellikle ayak bileği iç tarafında şişme ve siyaha yakın renk değişikliği başlar. Bu alan kaşıntılıdır ve yara açılabilir. Bu yaralar tipik olarak geniş, ancak derin olmayan yaralardır. Dipleri canlı kırmızıdır. Tedavisi çok güç olan bu yaraların kapanması için uzun süren pansumanlar gereklidir ve tedavi hayat boyunca devam edebilir.”
 
GÜNLÜK HAYATI OLUMSUZ ETKİLEYEBİLİR
 
Varis hastalığının bireyin günlük hayatındaki aktivitelerini de olumsuz etkileyebileceğini belirten Op. Dr. İhsan Alur, “Varis hastalığı bacak ağrısı, bacakta şişlik, ödem, yanma ve kramp gibi belirtilere neden olarak bireylerin günlük hayatını olumsuz etkileyebilir, iş yaşamında zorluklara neden olabilir. Ayrıca kozmetik ve psiko-sosyal yönden kişinin mutsuz olmasına ve özgüven eksikliğine yol açabilir. Özellikle kadın hastalarda yaz aylarında etek giyememe, bacaklardaki varislerin başkaları tarafından fark edilme algısı, ‘herkes bacaklarımdaki varisleri görüyor’ düşüncesi rahatsız edici düzeylerde olabilir” açıklamasında bulundu.
 
VARİS ÇORABI GİYELEREK VARİS GELİŞİMİ AZALTILABİLİR
 
Günümüzde varis hastalığını veya venöz yetmezliğini yüzde 100 engellemeye yarayan etkili bir önleyici yöntem bulunmadığını dile getiren Op. Dr. İhsan Alur, “Çünkü varis hastalığı genetik kökeni olduğu tahmin edilen ve çevresel şartların (örneğin ayakta fazla durmayı gerektiren meslekler, kadın hastalarda hamilelik gibi) tetiklediği bir hastalıktır. Bu yüzden özellikle çevresel etmenleri azaltarak veya mümkünse ortadan kaldırarak hastalığın gidişini yavaşlatabiliriz. Mesela, varis çorabı giyilebilir, varis ilaçları kullanılarak damar duvarı güçlendirilebilir, bacak kaslarını güçlendiren hafif egzersizler yapılabilir” dedi.
 
AĞRISIZ VE İĞNESİZ TEŞHİS MÜMKÜN
 
Varis tedavisin nasıl teşhis edildiğine dair bilgi veren Op. Dr. İhsan Alur, “Günümüzde en sık kullanılan yöntem renkli doppler ultrasonografidir. Bu yöntem ile gözle görülemeyen derin toplardamarlar incelenebilmekte, kapak yetersizliği değerlendirilebilmektedir. Bu yöntem ağrısız olup, iğne kullanılmamaktadır” şeklinde konuştu.
 
SICAKLIKLARIN ETKİSİYLE CİLTTEKİ DAMARLAR GENİŞLER
 
Yaz aylarında sıcaklıkların artmasıyla ciltteki damarlarda genişleme (vazodilatasyon) olduğunun altını çizen Op. Dr. İhsan Alur, “Bu durumda zaten varis hastalığına bağlı olarak genişlemiş toplardamarlarda daha fazla kan birikmesine (staz) ve kan dolaşımının yavaşlamasına neden olur. Bu da varislerde yanma, kaşıntı, bacakta huzursuzluk hissi gibi yakınmaların artması ile sonuçlanır” diye konuştu.
 
ÜÇ AYRI TEDAVİ SEÇENEĞİ VAR
 
Op. Dr. İhsan Alur, tedavi seçenekleriyle ilgili şunları söyledi:
 
“Eğer varisiniz olduğunu düşünüyorsanız, gecikmeden bir kalp ve damar cerrahını görmeniz önemlidir. Unutmayın, tedavi edilmediği takdirde varis, zamanla artan ve tedavi etmesi daha zor olabilen kronik venöz yetmezlik hastalığına (KVY)  ilerleyebilir.
 
Op. Dr. İhsan Alur, varis ve KVY için tedavi seçeneklerinin cerrahi tedavi (açık yöntem) ve kapalı yöntemlerle varisli damarın ablasyonu (Endovenöz ablasyon), skleroterapi (köpük tedavisi) olduğunu ifade etti.
 
TEDAVİ HASTALARIN GÜNEŞLENECEĞİ TARİHE GELMEMELİ
 
Varis tedavisi için belirlenmiş kesin bir zaman diliminin olmadığına da dikkat çeken Op. Dr. İhsan Alur, “Ancak özellikle skleroterapinin (köpük tedavisi) yaz aylarında hastanın tatile gideceği, güneşleneceği zaman dilimine denk gelmemesine dikkat edilmesi gerekir. Çünkü ciltteki kılcal varislerin skleroterapi (köpük tedavisi) ile yok edildikten sonra güneşte kalması ve varisleri olduğu bölgelere güneş ışınlarının fazla temas etmesi, ciltte renk değişikliğine pigmentasyona ve lokal reaksiyonlara sebebiyet verebilir” diyerek sözlerini noktaladı.
 
HABER MERKEZİ
 


Kaynak: Haber Merkezi